HABER49-Fırat Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sibel Özcan, kronik ağrıların artık çözümsüz olmadığını, gelişen tıbbi teknoloji sayesinde ağrıların yüzde 90’ının başarılı şekilde tedavi edilebildiğini vurguladı. Özcan, özellikle bel-boyun ağrıları, baş ve eklem ağrıları ile kanser ağrılarında girişimsel tedavilerin etkili sonuçlar verdiğini söyledi.
Kronik ağrı nedir, nasıl ortaya çıkar?
Fırat Üniversitesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Algoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Özcan, kronik ağrının 3 aydan uzun süren, bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir sağlık problemi olduğunu belirtiyor. Özcan’a göre bu tür ağrılar; yanma, batma, uyuşma ya da basınç hissiyle kendini gösterebiliyor. Akut ağrı vücudun verdiği doğal bir tepkiyken, kronik ağrı zamanla hem fiziksel hem de psikolojik etkiler doğurabiliyor. Hareket kabiliyetini sınırlıyor, uyku düzenini bozuyor, sosyal hayatı sekteye uğratıyor. Uzun süreli ağrılar bağışıklık sistemini zayıflatıyor, bireyde kaygı ve depresyonu tetikleyerek kısır bir döngü oluşturuyor. Özellikle çalışan bireylerde iş gücü kaybına ve üretkenlikte azalmaya neden olan bu durum, hem bireysel hem toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Kronik ağrılar en çok hangi bölgelerde görülüyor?
Dünyada insanların yüzde 60 ila 65’i yaşamlarının bir döneminde kronik ağrıyla karşı karşıya kalıyor. En yaygın şikâyetlerin başında ise bel ve boyun ağrıları geliyor. Toplumun yaklaşık yüzde 90’ı hayatı boyunca en az bir kez bel ağrısı yaşıyor. Ancak bu ağrılar yalnızca fıtıktan kaynaklanmıyor. Kireçlenme, disk dejenerasyonu, kas problemleri de bel ağrısına yol açabiliyor. Doç. Dr. Sibel Özcan, fıtık nedeniyle oluşan ağrıların yalnızca küçük bir kısmında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulduğunu, büyük çoğunluğunun ise ameliyatsız tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabileceğini vurguluyor. Epidural enjeksiyonlar, faset eklem enjeksiyonları, radyofrekans (RF) tedavileri ve ozon uygulamaları gibi yöntemler sayesinde hastalar kısa sürede ağrılarından kurtulabiliyor.
Baş, yüz ve eklem ağrılarında modern tedavi yaklaşımları
Kronik ağrı kategorisinde ikinci sırada baş ve yüz ağrıları yer alıyor. Migren, gerilim tipi baş ağrıları ve nevralji gibi şiddetli ağrılar bireyin yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürüyor. Bu tür ağrılar için sinir blokajları ve radyofrekans ablasyon yöntemleri oldukça etkili sonuçlar veriyor. Öte yandan, diz, omuz ve kalça gibi büyük eklemlerdeki ağrılar da özellikle yaşlı bireylerde sık görülüyor. Osteoartrit, yani halk arasında bilinen adıyla kireçlenme, bu ağrıların başlıca nedeni. Aynı zamanda yaralanmalar ve sinir-tendon sıkışmaları da ağrıya yol açabiliyor. Bu vakalarda kök hücre uygulamaları, PRP, ozon ve RF gibi yenilikçi tedavilerle eklem fonksiyonları destekleniyor. Ağrı yönetiminde multidisipliner bir yaklaşımın önemine dikkat çeken Özcan, hastaya özel planlanan tedavi protokollerinin başarıyı artırdığını ifade ediyor.
Doç. Dr. Sibel Özcan’ın dikkat çektiği en önemli hasta gruplarından biri ise kanser hastaları. Bu bireylerin yaşadığı ağrılar yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir yük de oluşturuyor. Bu noktada algoloji biliminin devreye girdiğini belirten Özcan, ağrı tedavisinin kanser sürecindeki bireylerin tedaviye uyumunu kolaylaştırdığını ifade ediyor. Sinir blokajları, ağrı pompaları, sinirlerin yakılması gibi girişimsel tedavi yöntemleri sayesinde bu hastaların yaşam kalitesi anlamlı şekilde artırılabiliyor. Ayrıca diyabet, zona, felç gibi hastalıklardan kaynaklanan nöropatik ağrılarda da modern tedavi seçenekleriyle başarılı sonuçlar elde ediliyor. Tetik nokta enjeksiyonları, ozon ve lokal anestezik uygulamaları gibi teknikler, kas ağrılarında büyük rahatlama sağlayabiliyor. Teknolojinin sağlığa entegre edilmesiyle birlikte ağrıların büyük oranda kontrol altına alınabildiğini vurgulayan Özcan, tedaviye geç kalınmadan başlanmasının önemini vurguluyor.