HABER49-Kars’ın Akyaka ilçesine bağlı Demirkent köyünde, elle tohum serpme geleneği modern tarıma direnirken, köylüler arasındaki dayanışmayı da pekiştiriyor. Geleneksel yöntem, geçmişle bugünü toprakta buluşturuyor.
Kars’ın Akyaka ilçesine bağlı Demirkent köyü, modern tarım teknolojilerinin egemenliğine rağmen köklerine sadık kalarak geleneksel yöntemleri yaşatmayı sürdürüyor. 65 yaşındaki çiftçi Yaşar Kılıç’ın yıllardır sürdürdüğü elle tohum serpme geleneği, sadece bir tarım yöntemi değil; aynı zamanda kültürel bir miras olarak köy yaşamının önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Teknolojinin her alanda ilerlediği, makinelerin insan gücünün yerini aldığı günümüzde, Kılıç’ın bu uygulamaya olan bağlılığı dikkat çekiyor.
Yaşar Kılıç, evinin önündeki tarım arazisine her yıl ilkbaharda elle tohum serperek, hem geçmişle bağ kuruyor hem de verim açısından bu yöntemin daha başarılı olduğuna inanıyor. “Babamdan gördüm, onun da babasından kalma bir gelenek bu,” diyen Kılıç, bu yöntemin sadece bir üretim tarzı değil, aynı zamanda doğayla bütünleşmenin bir yolu olduğunu ifade ediyor. Teknolojik gelişmelere rağmen elle tohum serpmeyi tercih etmesinin ardında yatan neden, toprakla kurulan birebir temasın ürün kalitesine yansıdığına olan inancı.
Sosyal Dayanışmanın Tarım Üzerindeki Yansıması: Tohumla Büyüyen Bağlar
Demirkent köyünde elle tohum serpme sadece bireysel bir uygulama değil; köy halkı için bir araya gelme, yardımlaşma ve dayanışma zamanını da simgeliyor. Bu dönem, köyde yaşayan insanlar için birlikte çalışmanın, sohbet etmenin ve geçmişi yad etmenin en kıymetli fırsatlarından biri. Eskiden olduğu gibi, komşular birbirlerinin tarlalarına yardım etmeye giderken, çocuklar büyüklerine tohum taşıyor. Bu süreç, köydeki toplumsal dokunun güçlenmesini sağlarken, genç nesillere de bu kültürel mirasın aktarılmasına olanak tanıyor.
Tarımda makineleşmenin artışı, bu tür geleneksel yöntemleri gölgede bıraksa da, Demirkent’te bu kültür halen canlılığını koruyor. Köylüler için bu yöntem, toprağa olan saygının ve emeğe verilen değerin en somut göstergesi. Aynı zamanda, modernleşmenin getirdiği yalnızlaşma ve bireyselliğin aksine, birlikte üretmenin ruhunu yaşatan bir uygulama. Yaşar Kılıç gibi çiftçilerin öncülüğünde sürdürülen bu gelenek, yalnızca tarım üretimi açısından değil, kültürel süreklilik ve toplumsal birlik açısından da büyük önem taşıyor.