HABER49-Küresel Sumud Filosu’nda yer alan ve Gazze’ye insani yardım ulaştırma amacıyla denize açılan gruba İsrail güçleri tarafından müdahale edilmesi sonucu uluslararası sularda gözaltına alındığı bildirilen aktivistlerden 36’sı Türk olmak üzere toplam 137 kişinin Türkiye’ye getirildiği bildirildi.
İsrail’in Eilat kentindeki Ramon Havalimanı’ndan kalkan Türk Hava Yolları’na ait uçak, bugün İstanbul Havalimanı’na iniş yaptı; aktivistler uçaktan inerken çevredekiler ve bazı yetkililer tarafından karşılandı. Uçaktan iniş sırasında sık sık “Özgür Filistin” sloganları atıldığı, aktivistlerin sağlık kontrolleri için Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na sevk edileceği aktarıldı. Bu olay, Filistin’e yönelik deniz ablukasını delme girişimi kapsamında gerçekleşen ve uluslararası kamuoyunda geniş yankı bulan bir operasyonun devamı olarak değerlendiriliyor; çok sayıda ülkenin vatandaşını taşıyan ve farklı milletlerden aktivistlerin bulunduğu filo, İsrail tarafından durdurulmuş, onlarca kişi gözaltına alınmıştı. Türkiye Dışişleri yetkilileri ve diğer devlet kurumları, yurda dönen vatandaşların karşılanması ve sağlık ile hukuki süreçlerine ilişkin koordinasyonu sağladıklarını açıkladı; öte yandan gözaltına alınanların muamele gördükleri koşullara ilişkin farklı iddialar ortaya atıldı ve bu iddialar uluslararası basında da geniş biçimde yer aldı.
Uçuş, Karşılama ve İlk Müdahaleler
Türk Hava Yolları uçağı, Ramon Havalimanı’ndan hareket edip İstanbul Havalimanı’na ulaştığında, aralarında 36 Türk vatandaşı bulunan 137 aktivist, basın ve yetkililerce karşılandı. Havalimanındaki görüntülerde aktivistlerin uçaktan inerken özgürlük ve dayanışma çağrısı yapan sloganlar attığı, karşılamaya gelen grupların ve bazı yetkililerin onları karşıladığı görüldü. Sağlık taramalarının yapılmak üzere aktivistlerin Adli Tıp Kurumu’na sevk edileceği bilgisi paylaşıldı; bu tür durumlarda öncelikli uygulama, hem fiziksel hem psikolojik açıdan değerlendirme yapılmasıdır. Yurda dönüş süreci boyunca aktivistlerin kimlik ve memleket bilgileri, konsolosluk ve Dışişleri koordinasyonu ile teyit edilirken, uluslararası hukuki süreçlere ilişkin de notifikasyonlar yürütüldü. Bazı haber kaynakları, uçuşun organizasyonunun hükümet ile koordineli yapıldığını ve klinik sağlık taramaları ile gerekli hukuki destek imkanlarının sağlandığını bildirirken; diğer kaynaklarda ise gözaltı esnasında ve sonrasında aktivistlerin maruz kaldığı iddia edilen muamelelerle ilgili çelişkili beyanlar yer aldı. Bu tür iddialar, genellikle gözaltına alma süreçlerinde bağımsız gözlem ve belgelenmeye bağlıdır; uluslararası insan hakları örgütleri ile resmi mercilerin açıklamaları arasında farklılıklar olduğunda, bağımsız doğrulama talebi artar. Yurda dönen grup içinde çeşitli ülkelerden vatandaşlar bulunduğu ve bu durumun diplomatik kanallar üzerinden de ele alındığı bildirildi.
Gözaltı Koşulları, İddialar ve Tepkiler
Gözaltı sürecine dair aktivistler ve yardım kuruluşları tarafından yapılan açıklamalarda, bazı aktivistlerin ellerinin bağlandığı, uzun süre bekletildikleri, su ve yemek erişiminde kısıtlamalar yaşandığı iddiaları öne çıktı. İnsan hakları örgütleri ile bazı medya kuruluşları bu tür iddiaları aktardı; buna karşılık İsrail yetkilileri, tüm gözaltına alınanların sağlık durumunun iyi olduğunu, temel ihtiyaçların ve hukuki hakların sağlandığını belirterek iddiaları reddetti. Bu tür karşıt beyanlar, olayların uluslararası hukuki boyutunu gündeme getiriyor: gözaltına alma sırasında uygulanan muamelenin hukukla uyumluluğu, gözaltının koşulları, avukat erişimi ve deportasyon süreçlerindeki şeffaflık temel sorular arasında. Türkiye’de bazı siyasi aktörler ve medya organları, yaşananları sert ifadelerle kınarken, aktarılan anlatılarda fiziksel ve psikolojik şiddet iddialarına vurgu yapıldı; gözaltında olduklarını söyleyen aktivistler, koşulların dayanılmaz olduğunu savunup örnekler paylaştılar. Öte yandan İsrail tarafı, operasyonun hukuki zeminde gerçekleştirildiğini, ulusal güvenlik sebepleriyle hareket edildiğini belirterek, olayın provokasyon amaçlı olduğunu öne sürdü. Bu karşılıklı iddialar; uluslararası gözlemcilerin, insan hakları kuruluşlarının ve ilgili devletlerin açıklamalarının bir arada değerlendirilmesini zorunlu kılıyor.
Türkiye’nin Diplomasisi, Resmi Açıklamalar ve Aktivistlerin Mesajı
Olay sonrasında Türkiye Dışişleri organları ve ilgili kurumlar, yurda dönen vatandaşların güvenliğinin ve sağlık kontrollerinin sağlanması yönünde hızlı hareket ettiklerini duyurdu. Dışişleri yetkilileri, kalan vatandaşların dönüşü için çalışmaların sürdüğünü belirtirken, bazı bakanlık temsilcileri yurda dönen aktivistlerin ifadelerine ve sağlık durumlarına ilişkin sürecin takip edildiğini açıkladı. Uçaktan inen aktivistlerin verdiği ifadeler, yaşadıkları tecrübenin kendilerini asla yıldırmayacağı, aksine dayanışmayı ve uluslararası farkındalığı artırdığı yönünde oldu; bazı aktivistler Türkiye ve Başkanlık makamına teşekkür ederek destek mesajları paylaştı. Filonun saha sorumluları ve aktivist sözcüleri, operasyonun dünya kamuoyunu harekete geçirdiğini, amaçlarından birinin de işte bu farkındalık olduğunu belirtti ve gelecekte daha büyük organizasyonlarla ablukayı kırma hedeflerini yinelediler. Diplomaside ise, ilgili ülke misyonları ile koordineli şekilde diğer devlete mensup aktivistlerin de iadesi ve güvenli geri dönüşleri sağlanmaya çalışıldı. Bu süreçte hem insani yardım çabalarının lojistiği hem de deniz hukuku çerçevesindeki tartışmalar uluslararası platformlarda yeniden gündeme geldi.