HABER49- Avukat Ahmet Çağrı Karaca: “Coğrafi işaret, bitiş çizgisi değil ekonomik kalkınmanın başlangıç tabancasıdır.”
Coğrafi işaretler konusunda uzman Marka Vekili Avukat Ahmet Çağrı Karaca, son dönemde gündeme gelen “sahiplenme” tartışmalarına hukuk perspektifinden yaklaşarak, bir ürünün tescil edilmesinin tek başına ekonomik bir değer yaratamayacağını, asıl gücün sıkı denetim ve doğru işletilen standartlarda olduğunu vurguladı.
Taste Atlas’ın dünyanın en iyi 10 lezzeti arasında gösterdiği Cağ Kebabı üzerinden değerlendirmelerde bulunan Karaca, “Erzurum, coğrafi işaret tescili sürecini başarıyla tamamladı. Fakat bu, yarışın bitişi değil başlangıcıdır. Asıl başarı, Fransızların Rokfor’da, Japonların Kobe bifteğinde yaptığı gibi tavizsiz bir denetim mekanizmasını işletmekle gelir” dedi.
“Yunan baklavayı aldı” tartışmaları teknik olarak ne anlama geliyor?
Kamuoyunda sıkça yankı bulan “Baklava Yunanların oldu”, “Cacık sahiplenildi”, “Döner tescil ettiriliyor” gibi haberlerin aslında teknik bir süreci işaret ettiğini belirten Karaca, şunları söyledi:
“Hukuken burada bahsedilen şey kültürel gasptan çok, coğrafi işaret tescil sürecidir. Erzurum ise bu farkındalığı yıllar önce göstererek Cağ Kebabı başta olmak üzere birçok değerini tescil ettirmeyi başarmıştır. Yani hukuki ilk adım tamamlanmıştır. Ancak sadece tescil belgesini bir duvara asmak, ekonomik potansiyeli ortaya çıkarmaya yetmez.”
“Gerçek Cağ Kebabı satacaksanız Erzurum ekonomisine dokunmak zorundasınız”
Karaca, coğrafi işaret tescilinin en kritik yönünün denetim hakkı olduğuna dikkat çekti:
“Tescil sahibi kurumlara verilen denetim yetkisi, ürünün kökenini ve kalitesini korumak için güçlü bir hukuki araçtır. Tüzükte tanımlanan tekniklere uymayan, bölgenin hammaddesini veya üretim şartlarını sağlamayan hiç kimse o ürünün adını ticari amaçla kullanamaz. Yani gerçek bir ‘Erzurum Cağ Kebabı’ satacaksanız tedarikten üretime kadar Erzurum ekonomisiyle ilişki kurmak zorundasınız. Aksi halde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu devreye girer.”
Kobe ve Rokfor: Dünyanın iki dev coğrafi işaret ekonomisi
Karaca, doğru işleyen coğrafi işaret sisteminin milyarlarca dolarlık ekonomik değer yaratabileceğini vurgulamak için Japonya ve Fransa’dan iki örneği hatırlattı.
1. Kobe Bifteği – Sıkı denetimin dev ekonomi yaratması
“Kobe Bifteği, Wagyu’nun bir alt türü olmasına rağmen fiyatı diğerlerinden katbekat yüksektir. Çünkü Hyogo’da doğmamış, orada kesilmemiş, belirli kalite standartlarını geçmemiş bir et dünyanın hiçbir yerinde ‘Kobe’ adını kullanamaz. Bu sayede bölgedeki çiftçi, sıradan bir yetiştiricinin 10 katı gelir elde eder.”
2. Rokfor – Tescilin sınırları çizdiği ekonomik mucize
“Fransa’nın Roquefort peynirinde standartlar o kadar nettir ki; sütün elde edildiği koyun ırkından olgunlaşmanın gerçekleşeceği mağaraya kadar her şey yasayla belirlenmiştir. Aynı teknikle başka bir şehirde yapsanız bile üzerine ‘Rokfor’ yazamazsınız. Bu sert hukuki bariyer, küçük bir kasabanın bile kişi başına düşen gelirini devasa seviyelere taşımıştır.”
“Coğrafi işaret bitiş değil başlangıçtır”
Karaca’ya göre Cağ Kebabı bugün artık yalnızca Erzurum’un bir değeri değil; Taste Atlas verileriyle de küresel gastronomide marka hâline gelmiş bir ürün. Ancak asıl hedef, bu marka değerinin ekonomiye dönüşmesini sağlamak.
Erzurum’un Kadayıf Dolması, Küflü Civil Peyniri, Oltu Taşı, Ehram Dokuması, Su Böreği gibi 30’a yakın coğrafi işaretli ürünü bulunduğunu hatırlatan Karaca şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şehir tescil aşamasını başarıyla geçti. Şimdi yapılması gereken şey, hukukun sunduğu denetim ve kalite güvencesini tavizsiz şekilde işletmek. Hukuk bize sadece bir isim hakkı vermez; bu isimlerin yarattığı katma değerin şehrin ekonomisine yansımasını sağlayan mekanizmayı sunar. Eğer bunu yapmazsak, sadece tarih defterine ‘Bu kebap bizimdi’ diye not düşmekle yetiniriz. Oysa hedef, o kebabın bereketinin Erzurum esnafının kasasında hissedilmesidir.”