• Ana Sayfa
  • HAFTANIN KONUĞU: M. BAKİ BASKIN

HAFTANIN KONUĞU: M. BAKİ BASKIN

Değerli Okurlarımız, 2018 yılını bitirmiş 2019 yılına giriş yapmaktayız. Yeni yılda Şehrimiz, Ülkemiz ve Dünyamız açısında, hayırlı, bereketli ve hak-hukuk içinde geçmesini umut ediyoruz. Bu sayıda sizlere bilindik, tanındık ve gerçekten gerek ailesi gerek ise kendisinin Muş’umuz için faydalı, emektar ve haleden memleketimize ne kadar faydalı olabilirim düşüncesi içinde olan değerlerimizden, Muşta Büyük bir Âlim […]

HAFTANIN KONUĞU: M. BAKİ BASKIN
Davut Bozkurt
Yayınlanma

10:02 - 03 Ocak 2019

Güncelleme

10:02 - 03 Ocak 2019

Okuma Süresi

21 dakika

Değerli Okurlarımız, 2018 yılını bitirmiş 2019 yılına giriş yapmaktayız. Yeni yılda Şehrimiz, Ülkemiz ve Dünyamız açısında, hayırlı, bereketli ve hak-hukuk içinde geçmesini umut ediyoruz.

Bu sayıda sizlere bilindik, tanındık ve gerçekten gerek ailesi gerek ise kendisinin Muş’umuz için faydalı, emektar ve haleden memleketimize ne kadar faydalı olabilirim düşüncesi içinde olan değerlerimizden, Muşta Büyük bir Âlim ve Aynı Zamanda Kanaat Önderi olan Rahmetli Seyyid Şeyh Mustafa BASKIN Hocamızın oğlu Mehmet Baki BASKIN’ı konuk ettik. Konuğumuzun Değerli Babasının benim için çok özel bir yeri her zaman olmuştur. Gerek ben Gerek Babam Üstadımızdan ders almış, her zaman ailemiz ve bölge halkımız içinde bir rehber olmuştur. Rahmetli Seyyid Şeyh Mustafa BASKIN Hocamızın evlatlarından Mehmet Baki BASKIN’ı gelin hep birlikte tanıyalım. Gerek Kamu ve Özel sektör de birçok alanda çalışmış ve tecrübe sahibi olması nedeniyle de Muş’umuza nasıl faydalı olabileceğimiz konu başlıklarını da kendisinden bilgi edinelim.

M. BAKİ BASKIN KİMDİR?

Ben Muş’un Tabanlı Köyünde doğdum İlk Okulu Köyde, Ortaokulu Hasköy’de, İmam Hatip Lisesini Muşta okudum. Eskişehir Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İlahiyat Bölümü yanı sıra Muşta Büyük bir Âlim ve Aynı Zamanda kanaat Önderi Olan Rahmetli Babam Seyyid Şeyh Mustafa Baskın yanında medrese tahsilim olmuştur. Göreve sırasıyla İlk Olarak Türkiye Gazetesinde Doğu Anadolu Bölge Temsilcisi olarak başlamıştım. Ardından Cuma Dergisi ve Yörünge Dergisinin Bursa Marmara Bölge sorumlusu olarak devam ettim. Vakit Gazetesinin Kurulmasıyla birlikte Önce Gazetenin Genel Müfettişliğine Sonradan Genel Koordinatörlüğüne Atandım Gazetede sorumluluk döneminde aynı zamanda Cuma dergisinin genel yayın yönetmeliğini de yaptım. 2002 yılından 2004 yılına kadar Akdeniz Belediyeler Birliğinin Birlik Dergisinin Genel Yayın Yönetmeliğini yaptım 2004 -2006 yıllarında İktidar Dergisinin Genel Yayın Yönetmeliğini yaptım 2007 yılından beri Muş İl Özel İdaresinde E-İçişleri Proje Sorumlusu, EKAP (Elektronik Kamu Alım Platformu Sorumlusu) ve Eğitmenlik yanı sıra İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğünü yapmaktayım. İnsan Kaynakları, Kişisel gelişim konusunda deneyim ve tecrübe sahibiyim sosyal medya uzmanlığı yanı sıra Birçok Bakanlık ve Devlet kurumlarından sertifika sahibiyim. Rahmetli Babamın vefatından sonra bölgede halkın bir çok barış davalarına katılarak kanaat önderliğini yapmaktayım.

Vesayet döneminde Devlet, medreseleri yok sayarak büyük bir yanlışlık yaptığını gördü. Çünkü medreseleri yok sayarak bölgedeki İslam damarını ve halkla olan iletişimini kesmiş oluyordu. Fakat bu damarı kestiğinizde yerine ne koyacaktınız. En kolay konulacak olan milliyetçilik ve sosyalist düşünceydi. Maalesef Kürtler arasında ikisi de yayıldı. Yani Kürt Milliyetçiliği ve Sosyalist düşünceler) medrese Âlimleri tüm köylere yayıldığından halk üzerinde etkili olduğu gibi, bölgenin kanaat önderleri ve aydınlarını da teşkil ediyorlardı. Âlimlerin yetişmiş olduğu medreselerin de devlet tarafından tanınması ve desteklenmesi gerekir. Medreseler de bu anlamda resmi nitelik kazanmalı, müfredatı güçlendirilmeli, buradan mezun olanların diploması tanınmalıdır. Bu arada birçok İslam ülkesinde Müslüman âlimler birliği var iken, maalesef Türkiye‘de böyle bir birlik bulunmamaktadır. Ülkemizde âlim vasfını üzerinde bulunduranlar medrese kökenlilerdir. Bu medrese hocalarının bir Müslüman âlimler birliği etrafında toplanmaları ve ortak bir platform oluşturmalarının zamanı geldi de geçiyor. Kurulacak böyle bir birlik hem onların seslerinin duyurulmasını sağlayacak, hem de sorunların çözümüne katkıda bulunacaktır. Medreselerin tekrar ihyası, Türkiye’nin düşünce ve ruh dünyasının ihyasıdır.

Doğuda Medreseler 10. yüzyıldan itibaren kurulmuş olup, günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Doğudaki medreselerin tarihi Selahattin Eyyubi‘ye kadar uzanır. Bu dönemde medreseler yaygınlaştı. Selahattin Eyyubi‘nin bölgede kurduğu medreseler ve vakıflar halk arasında ilmin gelişmesine yol açmıştır. Medrese geleneği günümüze kadar gelmiştir. 1. Dünya Savaşı öncesine kadar pek çok Kürt medresesi vardı. Medrese, ders verilen yer, dershane anlamına gelir. Cizre‘de, Botan beylerinin medresesi (Medresa Sor), Müks‘teki Hesenê Weli Bey‘in medresesi, Van‘daki Şikal, Bitlis Hizan‘daki Xeyda Medresesi, Beyazıt, Çolemerik, yine Van‘daki Bediüzzaman Said Nursi, Bitlis, Norşin, Muş, Oxin, Silvan, Diyarbekir, Tillo, Musul ve Zaho medreseleri ünlüydü. Siirt‘te Mela Xelilê Serti‘nin medresesi de bu medreselerden aşağı değildi.

Cumhuriyet döneminde batıdaki medreseler kapatılırken, doğudaki medreseler bir anlamda yeraltına çekildiler. Medreselerin Tevhid-i Tedrisat (3 Mart 1924) kanunu ile kapatılması ile hem dini eğitim yok edilmek istendi. Doğuda özellikle geri ve cahil bırakma politikalarına karşı medreseler büyük bir direniş göstermiş, bölgenin cahil kalması ve dinden uzaklaşmasını engellemiş oldular. Bugün eğer bölgede dini hayat hala canlı ise ve Kürtler, ulusalcılık fikrine kapılmamışlarsa bunda medreselerin büyük rolü olmuştur. Medreselerin önlerinde büyük engel olduğunu gören PKK medreselere karşı savaş açtılar. Kendilerini doğrudan desteklemeyen medreseleri kapattılar. Hocalarını ya öldürdüler veya bölgeden göçe zorladılar.

Medrese sistemi Kürtler arasında büyük bir revaç görmüştür. Bölgenin beyleri, ağaları bu medreseleri desteklemişlerdir. Bey ve ağaların olmadığı ve hatta devletin bu sistemi yasakladığı dönemlerde de halk medreseleri desteklemiş, medrese hocaları ve öğrencilerinin giderlerini karşılamış, ekmeğini paylaşmıştır. Halkın bu destek ve gayreti sonucu medreseler bölgede hâlâ varlığını korumuşlardır.

Medreseler, bölgenin desteğini alarak halkla iç içe yaşamış, âlimler halktan kopmamış, sürekli halkla iç içe olmuşlar, onları eğitmeyi vazife bilmişlerdir. Halk da yanı başlarında bilginlere sahip olmanın sevincini yaşamıştır. İnsanlar, Mahkemelere gitmeden de her türlü problemlerini bu medreselerde çözmüştür.

Medreseler sadece ilim öğretmez, onlar aynı zamanda aralarındaki anlaşmazlıkları çözümler, kan davalarını halleder, evlenme ve ölümlerinde de yanlarında bulunurdu. Adaleti sağlamanın parayla olması, parası olanın en iyi avukatı tutarak kendini haklı çıkardığı bir yargı sisteminde halk Medrese âlimlerini kendilerine hâkim tayin etmişlerdir.

Medrese Âlimleri yaptırım gerektiren konulara girmeden sorunları İslam hukukuna göre çözmüşlerdir. Çetrefilli konular önlerine geldiğinde Medresedeki diğer Âlimlerle istişare yapılmış, büyük hocalara danışılmış ve karar verilmiştir. Böylece, halk üzerinde hakem olmuşlardır. Devletimiz tarafından çıkarılan ombudsmanlık yasasında bence Medrese Âlimlerine de yer verilmelidir onlarda halk üzerinde etkili olduğu için birçok problemi mahkemelere gitmeden gerekli zaman harcanmadan anında çözebilirler Devlet bu konuda bir çalışma yaparsa bence çok uygun olur. Toplumda Medrese Âlimi olmak hem bir statü ve hem  bir itibar olmuştur. İslam kardeşliği etrafında birleştirdiği gibi, Ümmetçi bir görüşe sahip olduklarından gençlere dini şuuru vererek, halk arasında ayrılıkçı görüşlerin yayılmasına bir anlamda engel olmuşlardır. Ayrılıkçı hareketler, halka inmelerinin önlerindeki en büyük engelin Medreseler olduğunu gördüklerinden ve medreseler bu güçlerini koruduğu sürece tabana yayılamayacaklarını düşündüklerinden medreseleri bölgede yok etmeye çalışmışlardır. Bu amaçla birçok Medrese hocasına saldırılar tertiplenmiş, birçok medresenin kapanmasına neden olmuşlardır.

Muşun gelişmesi ve kalkınması için çeşitli problemleri ve çözüm önerileri bu güne kadar oldukça yoğun bir şekilde yazıldı, çizildi ve çeşitli uygulamalara konu oldu. Bu konuda neler yapılması gerektiğine dair analizlerim ekonomik yönü üzerinde durulmalı öncelikli olarak bir “bölgesel kalkınma” sorunu ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Gerçi bölgesel kalkınmayı gerçekleştirebilmenin ekonomik olduğu kadar ekonomi dışı pek çok yönü de bulunmaktadır. Sosyal, siyasal, eğitim, güvenlik ve hukuki boyutları da bulunmaktadır. Uluslararası ekonomik veya siyasal gelişmeler de bir yandan ulusal kalkınmayı, diğer yandan bölgesel kalkınmayı etkileyebilmektedir. Bu bağlamda, örneğin komşu ülkelerle olan uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi ve tıkanıklıkların giderilmesi bölgenin ekonomik olarak kalkınmasına katkı sağlayacak önemli faktörler arasında yer almaktadır. Muşta kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi ve yoksullukla mücadele edilebilmesi için, gerek kamu gerekse özel sektör tarafından yürütülen ekonomik faaliyetlerin coğrafi bölgeler arasında dengeli bir şekilde dağılmasını ve dengesizliklerin giderilmesini sağlayıcı politikaların izlenmesi gerekmektedir. Kalkınma politikası olarak hedefte ilk sırada işsizlik sorununun çözülmesi yer almaktadır. Bunun gibi bölgede kamu ve özel sektör yatırımlarının artırılması, üretim ve ihracat potansiyelinin geliştirilmesi, turizm ve enerji sektörlerinin performanslarının artırılması lazım

 İŞSİZLİK

Bölgede işsizlik ve istihdam oranları diğer bölgelere oranla çok daha fazla olumsuz tablolar sergilemektedir. Güvenlik sorunları, bölge içinde ve bölge dışına doğru yoğun bir göç, yatırım yetersizliği ve mesleki bilgi eksikliği gibi çok sayıda nedenin bir araya gelmesiyle bölgede ciddi bir işsizlik ve istihdam sorunu yaşanmaktadır. İşsizlik, beraberinde yoksulluğu getirmekte ve diğer birtakım sosyal sorunların artmasına gerekçe teşkil etmektedir. Bu yüzden diğer bölgelere göre daha yüksek olan işsizlik oranlarının azaltılması ilk etapta ele alınması gereken temel bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölgede üretime sokulamayan alanlar yüzünden, bölge insanı başka bölgelerde (mevsimlik veya sürekli) işçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar. Bu yüzden insan kaynaklarının yerinde değerlendirilmesi ve özellikle tarımsal alandan kopuş sürecinin tersine çevrilmesi önemli gözükmektedir.

Bölgede bir yandan büyük işsizlik oranları varken, diğer yandan iş adamları ve esnaflar nitelikli eleman bulamamaktadırlar. Bu yüzden işgücü piyasasının talep ettiği mesleki eğitim ve mesleki beceri kazandırma kurslarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bunun gibi geleneksel el sanatları, turistik eşya üretimi ve diğer zanaatların geliştirilmesi yanı sıra vatandaşların kendi işlerini kurabilmesi de sağlanabilmelidir.

Bölgede kadınların işgücüne katılma düzeyi de diğer bölgelere oranla oldukça düşüktür. Bu bağlamda kız çocuklarının, bölgede istihdam edilebilmeleri için, iyi bir eğitim imkânlarına kavuşturulabilmeleri önemlidir.

Acil işsizlik problemi olduğu durumlarda, belirli bir yatırım düzeyi ile istihdama daha kısa sürede ve daha fazla katkı sağlamak amacıyla, emek-yoğun üretimin daha yararlı olduğu kabul edilmektedir. Bu yüzden emek-yoğun iş kollarında üretim yapan işletmelerin bölgede kurulması desteklenmelidir. Bu bağlamda bölgedeki esnaf ve sanatkârlar da daha geniş teşviklerden yararlandırılmalıdır.

KAMU VE ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI

Bölgede sadece kamu yatırımları değil, özellikle özel sektör yatırımları da diğer bölgelere göre oldukça düşük düzeylerde kalmıştır. Muş özel sektör yatırımlarını çekme açısından cazibesini önemli ölçüde kaybetmiştir.

Özellikle “bölge insanımız” yatırımlarını batıda yer alan illerimiz yerine Muş ilimizde yapmayı tercih etmeliydiler. Böylece hem kaynakları Muş’u zenginleştirmek için kullanmış olacak ve hem de ülke düzeyinde daha dengeli bir kalkınmanın gerçekleşmesine katkı sağlanmış olacaktı. Bu konuda başarısız olunmasının önemli bir nedeni de Muş’un sanayileşmemesi

Devletin yapması gereken başka önemli hamleler de bulunmaktadır. Bugüne kadar üniversite, yol ve su gibi çeşitli alanlarda küçümsenemeyecek önemli hamlelerin yapıldığı aşikârdır

Ancak bölgede birçok yerleşim biriminde hala ciddi altyapı sorunu bulunmaktadır. Bu alanda yapılacak kamu yatırımları ile özel yatırım arasındaki ilişkiyi, Muş’un Kalkınmasının sağlanması için birbirini tamamlayıcı nitelikte hamleler olmalı Kamunun varlığı ve altyapı yatırımlarını yapması yerli yatırımcıların yanı sıra, özellikle batı illerinden olmak üzere çeşitli bölgelerinden önemli yatırımcıların bölgeye çekilmesine de katkı sağlayacaktır.

Öte yandan, bölgeye daha fazla yatırım çekebilmek için, kamusal olarak çeşitli “kümelenme” alanları üzerinde yoğunlaşmalıdır. Örneğin organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri Devletin bir başka politika alanı girişimcilik yeteneğinin ortaya çıkarılması için çaba sarf etmektir. Örneğin girişimcilik teşviklerini arttırmalı, mevcut teşvikleri geliştirmeli ve yaygınlaştırmalı; istihdam “kahramanı” olan KOBİ’lerin finansman sorunlarına daha fazla destek olmalıdır. Yatırımcıların önündeki bürokratik engelleri kaldırmalı ve çeşitli işlemlerin hızlanmasını sağlayabilmelidir. Bir yandan bölge insanları arasından girişimcilik yeteneği olanlara verilen desteklerin artırılması ve öte yandan da verilen desteklerin sonuçlarının izlenmesi/takip edilebilmesi sağlanmalıdır.

Sürekli yardımın devam etmesi yardıma muhtaç olmanın devam etmesi ve geri kalmışlığın sürmesi demektir. Bundan sonra yapılacak takiplerle, belli bir aşamadan itibaren bölge insanının yardım almadan kendi işini yürütebilecek bir aşamaya gelmesine çalışılmalıdır. Kendi yağıyla kavrulabilen ve başarılı olan yeni girişimcilerin ortaya çıkmasına katkı sağlanabildiği ölçüde, bölge halkı da birçok şeyin devlet yerine özel sektör tarafından yapılabileceğini görebilir, girişimcilik konusunda “kendine güven” gelişebilir ve vergi mükellefiyeti ve sosyal sorumluluk gibi çeşitli sorumluluk alanlarında daha duyarlı bir bireysel ve toplumsal yapı geliştirilebilir.

İHRACAT

 

Bölgede komşu ülkelerle yürütülebilecek ve bugünkü düzeyinin çok üzerine çıkarılabilecek bir dış ticaret potansiyeli bulunmaktadır.  Bölgede faaliyet yapacak KOBİ’lerin petrol zengini Ortadoğu ülkelerine yakın olması, ihracatta ciddi bir talep desteği olarak düşünülmelidir. Bu potansiyelin ilk etapta değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bölgede ihracata odaklanan firmaların yaygınlaştırılması gerekmektedir.

TARIM VE HAYVANCILIK

Ekonomik kalkınma için sınai yatırımlar önemli olmakla beraber, kalkınmanın temelinde tarım ve hayvancılığın yattığı hiçbir zaman gözden ırak tutulmamalıdır. Ne var ki, bölgeden göçlerin yoğun olması nedeniyle uzun zamandır tarım ve hayvancılığın önemli ölçüde zayıfladığı bilinmektedir. Oysa bu konuda “arıcılıktan-dericiliğe” çok geniş bir yelpazede bölgenin geniş bir potansiyeli bulunmaktadır. Özellikle birçok ürüne yönelik potansiyeller Türkiye’nin tüm ihtiyacını karşılayabilecek bir düzeyde olduğu gibi, ihracata da konu olabilecek düzeydedir. Bu konuda bölgede yapılması gereken birinci iş tarım ve hayvancılığa ilişkin üretim potansiyelini değerlendirmek ve üretim kapasitesini artırmaktır. İkinci iş olarak tarım ve hayvancılığa dayalı sanayinin geliştirilmesini sağlamaktır.

Bölgede besi ve süt sığırcılığının teşvik edilmesi, hayvan cinsi konusunda yardımda bulunulması, hayvan ıslahı ve nitelikli damızlık hayvanların elde edilmesi yoluyla daha verimli üretimin teşvik edilmesi gerekmektedir. Öte yandan bölgede tarımda bilinçli sulama yapılması ve sulamanın da yaygınlaştırılmasına yönelik eksiklikler devam etmektedir. Ayrıca bölgede tohum, gübre, ilaçlama ve diğer alanlarda çiftçilere verilecek bilgi ve destekler ile bu desteklerin etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Bunun gibi, organik tarım ve güvenli gıda üretiminin teşvik edilmesi, üretiminin çeşitlendirilmesi ve yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Böylece tarımda verimlilik arttıkça tarımsal kesimde işgücüne olan talep artacaktır. Bu süreçte toprak sahiplerinin köye dönüş eğilimlerinin desteklenmesi ve köye dönüş projesinin sürdürülmesi gerekmektedir.

TURİZM

Muş tarih boyunca oluşan medeniyetler, kültürel mimari, bölgeye has el sanatları ve mutfak kültürüne kadar çok sayıda alanda önemli bir turizm potansiyeli bulunmaktadır. Kış ve kuş turizminden potansiyeli değerlendirilebilmelidir. Bu aşamada turizm amaçlı tesislerin yeterli olmadığını belirterek, gelişmeye paralel olarak bu açıkların da giderilmesi üzerinde durulmalıdır. Bu konuda ilk yatırımları kamu sektörü yapabilecek ise de, uzun vadeli büyük yatırımlar için özel sektörün bölgeye çekilebilmesi ve bu yolla turizm tesisi sayısı ve yatak kapasitelerinin arttırılması gerekmektedir.

ENERJİ VE DİĞER SEKTÖRLER

Yer altı madenlerine ilişkin potansiyelin daha fazla kullanılması gerekmektedir.  Öte yandan bölge enerji çeşitliliği açısından da önemli bir potansiyele sahiptir. Bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş enerjisi yanı sıra rüzgâr enerjisi de dikkate alınmalıdır. Her türlü maden ürünlerinin bölgede üretilmesi sağlanmalı ve üretimin yurt içi katma değerinin artırılmasına katkı sağlanabilmelidir.

İl ve ilçe düzeyinde ortaya çıkarılması ve ekonomik potansiyellerin harekete geçirilmesi gerekmektedir.

İlave olarak, bölgesel kalkınma anlayışındaki gelişmelere göre, bölgesel avantajların ortaya çıkarılması ve potansiyellerin harekete geçirilmesi sadece devletin merkezi organlarının sorumluluğunda değil; aynı zamanda yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplumun, girişimcilerin, ihracatçıların ve diğer tüm yerel aktörlerin ortak sorumluluğunda yürütülmesi gereken bir işbirliği çabası olarak başarılmalıdır. Bu bağlamda 2006 yılından itibaren kurulmaya başlayan Kalkınma Ajansları, bölgesel kalkınmaya yerel aktörleri de dahil ederek önemli bir bölgesel kalkınma ümidi olarak faaliyetlerine başlamıştır. Bu noktada, Kalkınma Ajansları’nın sadece projelere kaynak bulma rolü oynamanın ötesinde, böyle bir ümidin odak noktasında yer aldıklarının bilincinde olmaları gerektiği belirtilmelidir.  Bu yüzden bölge, il ve ilçeler düzeyinde valilik ve üniversitelerden köy muhtarlarına kadar her kurumun, ticaret/sanayi odaları, iş dünyası dernekleri ve büyük şirketlerden en küçük sivil topluma kadar her girişimin ve tek tek her bir bireyin önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bütün bu aktörler bulundukları bölgenin sahip olduğu kaynaklarını değerlendirmeye, yörede yaşayan insanlarımızın gelir düzeyi ve yaşam kalitesini artırmaya, bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltmaya ve böylece bölgesel düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmaya azami çaba sarf etmek durumundadırlar.

Muşlu Bürokrat ve Akademisyenler Platformu gerçekten çok faydalı işler yapıyor ve kurulduğundan bugüne kadar her zaman öncü bir platform olmuştur. Muşlu Bürokratları yanı sıra halk ile birlikte. Muş’un tanıtımına gelişmesine önem verdiklerini “Memleketimizin en güzel ilerinden biri olan Muş’umuzu değerleri bu platformu sayesinde tüm Türkiye’ye tanıtıyor. Değişen ve gelişen dünyada değerlerimizi muhafaza etmek ve tanıtımının yaparak yaşadığımız dönemde layıkıyla görevini yürütüyor. Hedeflediğiniz gibi birde bizden sonraki nesillere tanıtmak üzere imkânlarımız ölçüsünde tanımlanan sürede sizlerle birlikte güzel gelecek ve günler geçirmeyi ve hayırla yâd edilmeyi umuyorum. “Her bir köşesi cennet olan güzel Muş’u tanıtmanız için Muşlu olmayan vatandaşlarımızın da Muş’u tanımasını arzuladığınız gibi birde Muşlu olup Muş’la ilişkileri eskimiş Muşlu hemşerilerimizin gönüllerine misafir oluyorsunuz. Ülkemizin değişik illerinde yaşayan hemşerilerimiz ve STK’larımızın katılım ve katkıları ile bu platform sayesiyle daha çok işler başaracağınıza inancım tamdır.  Oturarak beklenti içerisinde olmadığınızı biliyorum, “Bizleri ve Muş’u tanıtır ve tanımlarken ortaya koyduğunuz güzel etkinliklerle varlığınızı ve farklılığınızı gösterdiniz. İl olarak kalkınmamız için gereken ve ihtiyacımız olan ne varsa bunların kazanılması ve sağlanması için meşru çerçevede ne yapılması gerekiyorsa hep birlikte Muşlu Akademisyen ve Bürokratlarla sağladınız. Bizde âcizane bir Muşlu olarak Muş’umuzun kalkınması ve ilerlemesi için herkes ve her kesimden mutlaka katkı ve destek bekliyorum. Ortak akılla, istişare ile dayanışarak elbirliği ile Muş’u Ben değil biz kavramını işler hale getireceğiz. Her birimiz bu kavramının bir parçasıyız. Dayanışma ve birliktelik sağlanırsa kalkınma, tanınma ve itibar sağlanır. Biz kavramını hayata geçirirken statik olmayacağız, dinamik ve çalışan olacağız. Her birimizin gitmesek de gelmesek de uzakta olan şehrimize dair hayalleri ve özlemleri bulunmaktadır. Elbirliği ile bu hayalleri hayata geçirecek ve özlemlerimizi yaşayarak ulaşılabilir hale getirteceğiz”  “Çalışmamızın ve başarılı olmamızın önündeki hiçbir engeli yoktur. Asli amaçlarına uygun olarak ortaya koyduğunuz aktivitelerle bizleri ziyadesiyle memnun ettiğini ve sizlerle guru duyduğumu belirtmek isterim. Herkesin öneri ve fikirlerini dikkate aldığınız çok önemli Daha güzel yarınlar için daha güzel Muş diyoruz”  “Muş ili tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaparak, kültür ve sanatın önemli merkezlerinden biri olmayı başarırken, Malazgirt Zaferi’yle önce Anadolu’ya, sonra da tüm dünyaya açılan yeni bir medeniyetin kapısı olmuştur. Bu açıdan tarih ve kültür değeri ile öne çıkan Muş’umuza katkı sağladığınız için Muş ilimizi gelecekte hem bölgede hem de tüm ülkede söz sahibi olan bir il konumuna getirmeye çalıştığınız takdire şayandır.  Muş’un bugünden sonra sadece ismiyle değil, güzel şehrimizin ülkesine ve kendi bünyesine kattığı değerler ve eserlerle anılmasını, öne çıkmasını ve örnek alınmasını hedefliyoruz” Muş kendi vizyonunu, farklılıklar yaratarak kalıcı üstünlükler sağlamak üzere bir gelecek duygusu eşliğinde yeniden şekillendirme yolunda ilerliyorsunuz. İlimiz, etkinlikler kapsamında, bugünün imkânını aşan, hayal edilen ihtimal, bugünü yarına bağlayan güçlü bir köprü, geçmişi haklı çıkarmak için değil, geleceğe bakmak için oluşturulan bir temeldir. Muş’un bu vizyonu olumlu davranış, büyüme ve dönüşüm konularında lider fikirlere bir zemindir” sizleri tebrik ediyor çalışmalarınızın ve başarılarınızın devamını diliyorum…