Van ve Bitlis’te İnci Kefali İçin Kaçak Avcılara Geçit Yok! Geniş Çaplı Denetimler Başlatıldı
Van ve Bitlis’te İnci Kefali İçin Kaçak Avcılara Geçit Yok! Geniş Çaplı Denetimler Başlatıldı
İçeriği Görüntüle

HABER49-Yarım asrı aşkın süredir Erzincan’da saatçilik yapan 76 yaşındaki Sebahattin Tanoğlu, mesleğini sevgiyle icra etmeye devam ediyor. Modern teknolojiye rağmen ustalığından vazgeçmeyen Tanoğlu, bir dönemin zanaat ruhunu yaşatıyor.

20 Metrekarede Geçen 57 Yıllık Saatçilik Hikâyesi

Erzincan’da küçük bir dükkânda büyük bir ustalık sergileyen 76 yaşındaki Sebahattin Tanoğlu, 57 yıldır zamanla yarışan işini aynı titizlikle sürdürüyor. 20 metrekarelik atölyesinde geçen yarım asırlık serüven, sadece saatleri değil, aynı zamanda bir dönemin zanaat kültürünü de ayakta tutuyor. Mesleğe 1960’lı yıllarda abisinin yönlendirmesiyle adım atan Tanoğlu, kısa süre çıraklık yaptıktan sonra askere gitti. Dönüşte 1970 yılında Erzincan Merkez Çarşısı’nda kendi dükkânını açarak mesleğini bağımsızca yürütmeye başladı. O günden bugüne binlerce saat, masa saati ve cep saatine hayat verdi.

Sebahattin Tanoğlu’nun dükkânı, adeta geçmişin izlerini taşıyan bir zaman müzesine dönüşmüş durumda. Eski kurmalı saatlerden şimdikilere uzanan geniş bir yelpazede saatlerle uğraşan Tanoğlu, her bir parçaya sanki bir sanat eseri gibi yaklaşıyor. Ona göre bu meslek, yalnızca maddi kazanç amacıyla yapılmamalı; sevgi, sabır ve ustalık gerektiriyor. Modern elektronik saatlerin piyasaya hakim olmasıyla birlikte mesleği eski önemini kaybetmiş olsa da Tanoğlu, her sabah erkenden dükkânını açıp, zamanın nabzını tutmaya devam ediyor.

“Bu İşte Önemli Olan Paradan Çok, Eline Aldığın İşi Bitirmektir”

Yarım asırdır aynı adreste saat tamiri yapan Sebahattin Tanoğlu, mesleğini sadece geçim kaynağı olarak değil, hayatının anlamı olarak görüyor. “Bezmedim, usanmadım. Üç çocuk büyüttüm, okuttum, evlendirdim. Hepsini bu küçük dükkânda kazandığım helal parayla yaptım” diyerek başladığı sözlerinde, zamanla kurduğu bağın duygusal yönlerini de ortaya koyuyor. Geceleri bile dükkânda kalıp saat tamir ettiğini, o günlerde tüm saatlerin kurmalı olduğunu anlatıyor. Elektronik saatlerin çıkışıyla işin doğasının değiştiğini, günümüzde sadece pil değişimiyle sınırlı bir saatçilik kaldığını vurguluyor.

Erzincan 1992 depreminden sonra çevresindekilerin dükkanı kapatmasını önerdiğini belirten Tanoğlu, “Ama ben ayrılamadım buradan” diyor. Saat ustası, geçmişte yanında yetişen çırakların önemli yerlere geldiğini ama yeni neslin mesleğe ilgisiz kaldığını üzülerek dile getiriyor. “Bir cep saatine direk takacak usta Erzincan’da bir elin parmakları kadar kaldı” sözleriyle mesleğin geleceğine dair kaygılarını paylaşıyor. Bu cümle, sadece bir mesleğin değil, bir kültürün de yok olma tehlikesini gözler önüne seriyor.

Sebahattin Tanoğlu, küçük dükkânında zamanın ruhunu tamir etmeye devam ederken, saatçilik mesleğinin sessiz tanıklığını da sürdürüyor. Usta, sabah saatlerinde açtığı kapısından giren her müşteriyle sadece bir saat değil, geçmişe uzanan bir hikâye de tamir ediyor.


Kaynak: İHA