İnsanlığın varoluşundan beri dünya üzerinde “Doğa ve Canlılar” arasındaki mücadele hiç son bulmamıştır. Canlılar her ne kadar doğadaki hareketliliğe karşı birtakım önlemler almış olsalar da doğa bazen yapılabilecek tek şey olarak alınan önlemlerle hasarı en aza indirmek ve afetler sonrasında yardımlaşmayla var olan hasarı hafifletmek. Doğadaki hareketliliğin en temel göstergelerinden birisi olan deprem canlılara dolayısıyla insanlara kendini unutturmamak için birden karşımıza çıkmaktadır.
Bilimdeki ilerlemelerle en heyecan verici gelişmelerden biri, artık insanlara depremden önce uyarı verilebilmektedir. Deprem erken uyarı sistemlerine sahip olduğumuz gerçeği, sallanmadan önce birkaç saniye ila birkaç dakika değeri son derece önemlidir. Bu, depreme yatkın yerlerdeki insanlar için büyük bir fark yaratıyor. Çünkü şimdi, içinde bulundukları binadaki güvenli bir bölgeye çömelmek, kapanmak ve geçmek için birkaç saniye sağlamaktadır. Fakat saniyelerin önemi biliniyor olsa da depremleri engellemek neredeyse imkansızdır.
Bilimsel araştırmaların deprem konusundaki verilerin önemini yadsımaksızın konuyla ilgili diğer önemli mesele ise deprem sonrasıdır. Deprem sonrası için ise sosyal dayanışmanın değerinden bahsetmemek olmaz. Sosyal dayanışma, savaşlar, vebalar, hastalıklar gibi en korkunç felaketlerin üstesinden gelmeyi mümkün kılan bireyler arasındaki karşılıklı işbirliği ile karakterize edilen bir değerdir. Ünlü sosyolog Durkheim, özel roller ve sorumluluklara sahip insanlardan oluştuğunda toplumu bir arada tutan değerlerle ilgili çalışmalarda bulundu ve mekanik dayanışma ve organik dayanışma olarak iki bölüme ayırdı. Mekanik dayanışmaya sahip toplumlar, yüksek derecede dini bağlılıkla sahiptirler ve mekanik bir toplumdaki insanlar çoğu zaman aynı iş ve sorumluluklara sahiptir, bu da düşük bir işbölümüne işaret eder. Başka bir deyişle, çok karmaşık bir toplum değil, paylaşılan duygu ve sorumluluklara dayanan bir toplumdur. Öte yandan, organik dayanışma ile karakterize edilen toplumlar, her bir görevimizin uzmanlaşması nedeniyle daha laik ve bireyseldir. Basitçe söylemek gerekirse, organik dayanışma daha yüksek bir işbölümü ile daha karmaşıktır. Durkheim, toplumların işbölümü yoluyla mekanikten organik dayanışmaya doğru ilerlediğini savunur.
Bu bağlamda doğal afetler arasında yer alan deprem sonrasında sosyal dayanışma yoluyla problemlerin çözülmesi veya en aza indirilmesi bireylerin yer aldığı toplumların organize olarak çalışması gerekmektedir. İnsanların gerek mekanik gerekse organik dayanışma olarak açıklansın her hal ve karda diğer insanların acılarını hafifletmek veya yok etmek için sosyal dayanışma şarttır.
Sosyal yardımlaşmanın ve depremin diğer bir boyutu ise psikolojik düzeydedir. Zira psikoloji bireylerin varlığını daha sağlıklı şekilde sürdürmeleri için önem arz etmektedir. Psikolojik destek, deprem sonraki süreçte değerlerin paylaşılmasına ve hiç değilse bir süre deprem etkisinin unutulmasına sebebiyet vermektedir.
Son olarak deprem her toplumda ve çağda insanlar için her zaman bir tehlike arz etmiştir ve etmektedir. Bu tehlikeden korunmanın, en az hasarla çıkmanın tek yolu ise sosyal dayanışmadır. Gerek maddi gerek manevi değerlerin paylaşıldığı bu dünyada tatlı günler olduğu kadar acı günler de yer almaktadır.