Yerel seçimlerde ilimize hizmet etmek amacıyla siyasi partilere müracaat eden Aday adaylarının yavaş yavaş belirlenmesiyle seçim havasına ilimizde de girmiş olduk… Haklarında hayırlısı olsun.
Adaylar ‘en iyi ben yaparım’ siyasi partiler ‘adayı mı buldum’ diyebilmenin çabasını sarf ederken seçmene de bu arada ‘en doğru adayı seçme’ görevi düşüyor!… ‘Ben bu işi yapabilirim’ diyerek yola çıkanların arasından en doğru adayı bulup halkın karşısına çıkarmak siyasi partilerin, belirlenen adaylar içinde yine en doğrusunu seçip yetkiyi onlara teslim etmekte seçmenin boynuna borçtur!
Önümüzde ki haftalarda siyasi partiler (Belediye Başkanı, Belediye Meclisi üyeleri ve İl Genel Meclisi üyesi) adaylarını ince elenip sık dokuyarak belirleyecek. Mahallelerde de Muhtar adayları halkın karşısına çıkacak onlarda çalışmalara başlayacak.
Siyasi partilere resmi müracaatlarını yapacak olan tüm aday adaylarının bu şehir de bir karşılığı var ve hepsi de bu şehrin birer evladı, sevdalısı…
Aday olanlarda omuzlarına alacakları bir şehrin yükünü ve üzerinde yaşayan on binlerce insanın vebalini taşıyabilmenin sorumluluğunun farkında olduklarına bu gücü kendilerinde hissettiklerine inanıyoruz. Aksi halde vezir olayım derken işin içinde rezil olmak ta rezil etmek de var!
Aslında reçetemiz belli! “Emaneti Ehline Veriniz.” Bu reçeteyi uygulayıp emre uydukça her zaman kazanan olacağımıza şüphemiz de yok. O halde, bu ilahi emrin gereği olarak, bu şehirde söz sahibi ve yaşayanlar olarak her ferdin şahsi ve nefsi hesaplarını bir kenara atarak üzerine düşeni yapmalı. Sadece seçimlere has değil her alanda en ehil olanları tespit edip görev vermenin gayretinde olmalıyız.
‘Benim gibi düşünen, benim adamım, benim yakınım illa koltukta olsun’ değil, ellerin vicdanlara bırakılarak menfaatsiz, çıkarsız, esas meselenin ehliyet, liyakat ve millete (!) sadakat ölçülerine uyanları tespit etmek olmalıdır… Aksi halde ‘Muş’u, memleketimi bu toprakları çok seviyorum’ sözü havaya üflenmiş iş olsun diye söylenmekten öteye geçmez.
Cenabı Hak şöyle buyurur: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ Süresi 58)
“Millet yapısında en büyük emanet, milleti idare edenleri seçerken işi ehline vermektir. Bu, devlet başkanından ta mahalle muhtarına ve bekçisine varıncaya kadar idari sistemin her kademesinde yasama, yürütme ve yargı organlarında geçerli ve tazeliğini hiçbir devirde kaybetmeyen ilâhî emirlerden biridir.” (Celâl Yıldırım: Kur’ân-ı Kerim Meâl ve Tefsiri)
Fatih Sultan Mehmet bu konuda şöyle tavsiye de bulunmuş. ‘Vebâl nedir Bilir misiniz? Hak etmeyenlere makam mevki vermektir…’ Bu vebali kimse taşıyamaz. O yüzden de doğru karar vermek lazım..
Emaneti ehline vermek mülkün temelidir,
Ehil olanlar da biz buradayız demelidir. (Li-müellifihî)
Adayından siyasi partisine ve seçmenine kadar her kesimin ‘mesele memleket meselesi’ diyerek karar vereceği bu süreçte her kesimin siyasi rehavete kapılmadan Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir hayat için Fırıldak Olmaya Gerek Yok!’ sözünü hatırlamaları ve Memleket adına dik duruş sergilemelerini umuyoruz.
Sözün özü; Devlet yönetiminde başarının yolu emaneti ehline vermekten geçer. Geriye dönüp baktığımızda liyakate riayet edildiği dönemlerde yükselmiş olduğumuzu, ehliyetin yerini sadakatin aldığı devirlerde de çöküş yaşadığımızı görüyoruz. Emin olun, bugün birçok noktada çektiğimiz sıkıntıların temelinde de yine emanetin ehline verilmemesi, liyakatin sadakate feda ediliyor olması yatmaktadır. Bizden söylemesi…
Vesselam…