• Ana Sayfa
  • ‘DEVLETİN MALI DENİZ’ YİYEN DOMUZ!

‘DEVLETİN MALI DENİZ’ YİYEN DOMUZ!

Devletin her kademesinde görevli, milleti temsil eden herkesin devlete, millete ait her şeyi korumak, ölçülü ve yerinde kullanmak, milletin hakkını hukukunu korumak en başta gelen görevidir. “Mü’min, Devlet Malına Hıyanet Etmez! (Hadis-i Şerif)” Milletin kalkınması, başka milletlere muhtaç olmaması topyekûn yapılacak tasarrufa bağlıdır. Başka milletlere boyun eğme zilletine düşmemenin yolu budur. ‘’Devletin malı kel ile […]

‘DEVLETİN MALI DENİZ’ YİYEN DOMUZ!
Abdullah Alptekin Has
Yayınlanma

09:27 - 11 Aralık 2018

Güncelleme

09:27 - 11 Aralık 2018

Okuma Süresi

5 dakika

Devletin her kademesinde görevli, milleti temsil eden herkesin devlete, millete ait her şeyi korumak, ölçülü ve yerinde kullanmak, milletin hakkını hukukunu korumak en başta gelen görevidir.

“Mü’min, Devlet Malına Hıyanet Etmez! (Hadis-i Şerif)”

Milletin kalkınması, başka milletlere muhtaç olmaması topyekûn yapılacak tasarrufa bağlıdır. Başka milletlere boyun eğme zilletine düşmemenin yolu budur. ‘’Devletin malı kel ile körün yiyip, kösenin duasını ettiği yağma Hasanın böreği değildir!’’ Dini bütün, vicdan sahibi, şahsiyet sahibi bir insan görevi ne olursa olsun kendine emanet edilen millet malına zarar vermez. Asla ihanet etmez. Hesabını Allah’a ve millete veremeyeceği iş yapmaz!

‘Devletin Malını Yiyen Domuz!’

Devlet kurumlarında boşa yanan her lamba, trafikte zaruri yet haricinde dönen her tekerlek, israf edilen her kâğıt parçası, gereksiz yere yapılan harcamalar ve milletin kesesinden yedirilen her lokma ekmek, ekonomik krizle mücadele eden bu milletin boğazına atılmış bir kördüğüm, Türkiye’yi ‘İslam’ın son kalesi’ gören ümmetin umutlarına vurulan bir darbedir! Müsebbipler bu yükü kaldırabilir mi?

Milletin idaresi, devletin malı bir emanettir. “Devletin malı deniz, yemeyen domuz!” sözü bir imparatorluğun batmasına neden olmuştur. Bu söz, yemekle ilgili ve hak-hukuk tanımayan bir sözdür. Bu söz söylenecekse şayet “Evet Devletin malı deniz, ama yiyen domuz” olarak bundan böyle hafızalara yeniden kazınmalıdır! Siz ce, devlete bir kurşun sıkmakla, devletin bir kuruşunu israf etmenin arasında bir fark var mı? İkisi de devlete ihanet, ikisi de bu millete hainlik değil mi? 

Açık bırakılan, unutulan her lambanın, israf edilen her kâğıdın, hor kullanılan, umursanmayıp çöpe atılan her malzemenin sadece bir günlük maliyeti hesaplandığında çıkan tutar, yüz binlerce yoksul insanın günlerce karnının doymasının bedeline nerdeyse eşittir.

Ya resmi araçlar ve yakıt israfına ne demeli?

Daha önce devlet kurumlarına ait olan demirbaş araçlar ya kurumları simgeleyen renklerinden ya da siyah renk resmi plakalarından anlaşılırdı!  Trafikte o araçları çocuklar bile tanırdı! Ancak, son yıllarda kurumların ‘tasarruf amaçlı(!)’ resmi araç alımından vazgeçtiğini, onun yerine ‘araç kiralama’ yoluna gittiklerini görüyoruz. Hepsi de lüks ve son model araçlar neredeyse! Elbette millete hizmet edenler her şeyin en iyilerine layıktır bunda sorun yok!

Küçük şehrimiz Muş’un en işlek caddesinden geçen tüm araçları her hangi bir gün ve saatte sadece birkaç dakikalığına kontrol etmeye kalksalar, o dakikalar da onlarca kiralanan resmi aracın aile aracı olduğuna, şahsi işlerde kullanıldığına, gereksiz yer(lerd)e dolaştığına, sınırsız yakıt yaktığına şahit olurlar! Muş böyleyse! Bir de bunun maliyetini ülke genelinde düşünsenize! Tasarruf niyetiyle kiralanan araçlarda marş kapanmıyor neredeyse! Bunun adına siz tasarruf mu diyorsunuz şimdi?

”Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur!”

Resmi araçların bu şekilde rahatça dolaşılmasının sebebi, sivil plakalı oluşu ve vatandaşın kullandığı araçlardan ayırt edilmemesinden olsa gerek!  Bu araç ve yakıt israfına çözüm zannımca, büyük puntolarla her tarafına ‘Filanca kuruma ait Resmi Araçtır, tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır, hiç kimse babasının malı gibi kullanamaz!’ yazılsın o zaman bakalım kim dolaşacak o araçlarla!

Bu israfları yapanlara, büyüklerin  ”Öyle bir hayatınız olsun ki, çocuklarınız hakkaniyet ve dürüstlüğü düşündüklerinde, akıllarına siz gelesiniz.” söylediği bu sözü hatırlatırken, bir vatandaş olarak da ‘Allah’tan korkmuyorsunuz anladık, devlete ve bu millete acımıyorsunuz hadi onu da anladık! Ya çocuklarınıza! Onlara da mı acımıyorsunuz?  demekte lazım!

“Bizim için Devlet malının, yetim malından farkı yoktur.’’

Unutmayın! Üzerinize aldığınız her görev kutsal bir emanettir. Hele bu görev devlete, millete ait bir görev ise, son derece dikkat etmelisiniz. Teslim aldığınız gibi noksansız, kusursuz teslim etmelisiniz. Çünkü devletin, milletin malı, öksüz, yetimin, fakir fukaranın hatta yerin altında yatanların ve daha dünyaya gelmemiş olanların hakkı olan bir maldır.

Gelin, Güzelim ülkemizi şahsi menfaatler, çıkarlar, maddi kazançlar uğruna zindana çevirmeyelim, İslam’ın son kalesine bir Müslüman olarak ihanet etmeyelim ne olur!

‘Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için değer mi?’