COĞRAFYA KADERDİR!

helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir, diyor Üstad. Kadın, “özgürlük” adı altında kendisini köleleştiren sisteme ayak uydurmadan ayakları üzerinde durabilir, para da kazanabilir bunu savaşa dönüştürmeden, yuvasını ihmal etmeden, evladının istikbalini imha etmeden. Hayırlı bir nesli yetiştirme mefkûresinden uzaklaşıp banka hesaplarına para yetiştirme kaygısı güden hanımların, toplumdan soyutlanması kaçınılmaz. Evet, bu denli toplumun içinde olup, hemen hemen her iş kolunda, her platformda karşımıza çıkan kadının toplumdan soyutlanışının ruhen olduğunu kastediyoruz. Kadın var, her yerde… Fakat toplumu inşa eden, anne olan, yuva kuran kadınlar azalıyor. Bireyselleşen, yalnızca “ben” olan, hâkimiyet kurmaya çalışan, asıl gücünün ve özgürlüğünün farkında olmadan köleleşen kadınlar artıyor. Şurada hemfikir olduğumuzu umuyorum; kadın okumalı, kendini geliştirmeli, ihtiyacı varsa para kazanmalı ya da faydalı olacağını, fark oluşturacağını düşündüğü işin içinde olmalı. Fakat bunu şer odaklarının emellerine hizmet ederek değil, yuvasından, değerlerinden koparak değil, üstün olmaya çalışarak değil; hanımlık vasıflarının ve yaradılış gayesinin bilincinde gerçekleştirmelidir. Kadın; araştırmacı, tarihine saygılı, köklerine bağlı, bilgi ve özgüven sahibi, farkının farkında olan, çevresine duyarlı, toplumun temelini oluşturan aileyi ayakta tutan bireyler olmalıdır. Yazının başına dönelim şimdi. Batı, ruhunu hırpalamaya çalıştığı kadının Anadolu’nun bağrında nasıl yoğrulduğunu göremedi. Buralarda yuvasının etrafını saran yıkılmaz bir kale gibi duran anneleri, mutfağında pişirdiği aşa bereket duaları okuyan, aşından aşkını eksik etmeyen eşleri, yalnızca kendi evini değil komşusunun evini düşünen, mahallesini idare eden, “mü’minler ancak kardeştir” ayetiyle sınırlar ötesindeki kardeşlerine bile yetişen koca yürekli kadınları bilemedi. Tarihin sayfalarını araladığımızda kadınların sosyal hayata katılımının bu topraklarda hep var olduğunu fakat Batının tasvir ettiği içi çürümüş, yapay “özgürlük” mefhumunun aksine daha etkili bir var oluş görürüz. Bu coğrafyada olmamızın bize getirdiği sorumlulukların bilincindeyiz. Tahrip etmeye çalıştıkları maneviyatın, ahlakın, medeniyetin yine kadınların ellerinde onarılacağını, iyileştirileceğini biliyoruz. Bir kadının ömrünü dört duvar arasında geçirmemesi gerektiğini de banka cüzdanlarından huzur inşa edemeyeceğini de biliyoruz. Yalnızca kendi varlığına, derdine odaklanan bireyin köleleştiğini ve kardeşinin derdiyle dertlenenin, mazlumun imdadına yetişenin, Allah için sevenin, hayırlı bir nesil yetiştirenin, tüm bunlar için önce kendini maddi-manevi yetiştirenin “özgürleştiğini” biliyoruz. Yorulsak da burada oluşumuzun sebepsiz olmadığını, kaderimiz olan bu coğrafyada hakiki özgürlüğün ne demek olduğunu vazgeçmeden anlatmalıyız. “COĞRAFYA KADERDİR”… Bize bu coğrafyayı Nasip Eden’e hamd olsun…