Geçtiğimiz pazar günü 2. yılını andığımız 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günü vesilesiyle bir kez daha, tarihimizi yazan bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum.
Çanakkale’sinden Sarıkamış’ına Kût’ül Amâre’sinden Trablusgarp’a, Galiçya’sına kadar iki yüz yıl her cephesinde savaşmış her cephesinde acı dökmüş, terörle mücadelede ve 15 Temmuz gecesi ülkemizi işgal girişiminde bulunanlara karşı bedenini siper etmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hakka vuslat eden gazilerimizi de rahmetle yad ediyor, sağ olanlara sağlıklı nice ömürler diliyorum.
Türkiye bin yıllık devlet tecrübesiyle süregelmiş, hükmettiği toprakların her bir karesini şehitlerinin kanlarıyla sulamış ve hakimiyetinde bulunan coğrafyalarda adaleti ve merhametiyle nam salmış bir geleneğin mirasçısıdır. 15 Temmuz gecesi de milletimiz bu devlet geleneğine sahip çıkarak adeta şerefine, namusuna, onuruna sahip çıkmış, batının taşeronluğunu yapan hain ve işbirlikçi teröristlere fırsat vermemiştir.
Türkiye bugün 15 Temmuz sabahından çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir ülke konumundadır. 15 Temmuz, o gece Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bizler için ayrıca da bir hayra vesile olmuş, bu hain ve işbirlikçi teröristlerin ortaya çıkartılarak devletimizin kılcal damarlarından sökülüp atılmasını sağlamıştır.
Canlarıyla bizlere adete yeniden bir Kurtuluş Savaşı galibiyetini hediye eden şehitlerimiz inanıyorum ki Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitlerine şiirinde ifade ettiği
“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.”
Sözlerine mazhar olmuşlardır.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devletimizin kılcal damarlarına kadar sızmış olan bu hain teröristleri temizleme çalışmalarının son terörist kalıncaya kadar devam ettirilmesi 15 Temmuz şehitlerimize verebileceğimiz en büyük armağandır. Fetö ile bağı olmayan, terörist damgası yemeyi haketmeyen insanların da bu yapıyla ilişkili gösterilmesi bu temizlik sürecine zarar vermekte, o gece Ömer Halisdemir’in yerinde olsa aynı tavrı sergileyecek, onunla aynı hissiyatta olan insanların bu süreçte hain damgası yemesinin de şehitlerimizin kemiklerini sızlatacağı unutulmamalıdır. En son hain kalıncaya kadar bu çalışmaların devam etmesi ama tek bir mazlumun dahi bu süreçten zarar görmemesi için titizlikle değerlendirmeler yapılması ileride bu süreçlerin sulandırılmaması açısından oldukça elzemdir.
Allah bir daha bizlere böyle acı günler yaşatmasın. Suriyelilere, Iraklılara ve nice mazlum coğrafyada zulüm görenlere kucak açan, onları muhafaza eden bir Türkiye var fakat bize bir şey olursa gidecek başka bir Türkiye yok! Yüzyıllardır olduğu gibi türkü, kürdü, çerkesi, arabı, lazı; alevisi, sunnisi her bir kesimiyle bir ve beraber yaşayarak bu cennet vatana sahip çıkmak zorundayız.