HABER49-Atatürk Üniversitesi, YÖK’ün 2024 raporunda üniversite-sektör iş birliğiyle yapılan yayınlarda devlet üniversiteleri arasında zirveye yerleşti. Rektör Prof. Dr. Hacımüftüoğlu, bilimin toplumla ve üretimle bütünleştiğinde geliştiğini vurguladı.
Akademi ile Sanayinin Buluşma Noktası: Atatürk Üniversitesi Devlet Üniversiteleri Arasında Lider
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan 2024 Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda yer alan veriler, Atatürk Üniversitesi'nin sanayi ve özel sektörle olan iş birliğinde sergilediği yükselişi bir kez daha gözler önüne serdi. Üniversite-sektör iş birliğiyle gerçekleştirilen akademik yayın oranında yüzde 3,76'lık başarı elde eden Atatürk Üniversitesi, devlet üniversiteleri arasında ilk sıraya yerleşti. Tüm üniversiteler içinde ise İstanbul Gedik Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve OSTİM Teknik Üniversitesi'nin ardından Türkiye genelinde dördüncü oldu. Bu sonuç, Erzurum merkezli üniversitenin yalnızca bilimsel üretim kapasitesini değil, aynı zamanda bilgiyi sahaya taşıma kabiliyetini de tescillemiş oldu.
Söz konusu başarı, yalnızca akademik bir rekor değil; aynı zamanda üniversitenin bölgesel kalkınma, inovasyon ve teknoloji tabanlı üretim süreçlerine olan katkısını da göstermesi açısından büyük önem taşıyor. Atatürk Üniversitesi, bilgi üretimi ve ticarileştirilmesi hedefini sürdürülebilir politikalarla destekleyerek, sanayi ile üniversite arasında güçlü bir köprü kurmayı başarmış durumda. Bu sayede Erzurum, bilimsel üretimin sahaya indiği, katma değer oluşturan bir üniversite-sanayi ekosisteminin merkezlerinden biri haline geldi.
Rektör Hacımüftüoğlu: “Bilim, Toplumla ve Üretimle Bütünleştiğinde Gerçek Anlamını Bulur”
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, YÖK raporundaki başarının sadece rakamsal bir yükseliş olmadığını, aynı zamanda üniversitenin benimsediği vizyonun somut bir çıktısı olduğunu ifade etti. “Bilim, sahada anlam bulduğunda gelişir” anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Hacımüftüoğlu, üniversitenin uzun süredir akademik bilgiyi ticarileştirme, sanayi ile bütünleştirme ve topluma dönüştürme hedefiyle projeler ürettiğini söyledi. Araştırmacıların sanayiye entegre çözümler sunması, özel sektör temsilcileriyle doğrudan temas kurularak yürütülen projeler ve üniversite bünyesindeki laboratuvar altyapısının iş dünyasına açılması bu başarının temel taşlarını oluşturdu.
Üniversitenin sahip olduğu teknokent yatırımları, merkez laboratuvarları ve proje destek yapıları, akademik yayınların sektörle daha kolay buluşmasını sağladı. Rektör Hacımüftüoğlu, üniversitenin bilimsel üretimi sosyal faydaya dönüştürme çabasının süreceğini vurgulayarak, bu başarıda emeği geçen tüm akademik ve sektörel iş birlikçilerine teşekkür etti. Atatürk Üniversitesi'nin önceliği; bilgi üretmek, bu bilgiyi toplumsal faydaya çevirmek ve ulusal kalkınmaya katkıda bulunmak olarak şekillenmeye devam ediyor.
Akademi-Sanayi Entegrasyonu Güçleniyor: Türkiye Genelinde Yayın Oranları Artışta
YÖK'ün yayımladığı rapora göre, üniversite-sektör iş birliğiyle gerçekleştirilen yayın sayılarında ülke genelinde belirgin bir artış yaşanıyor. 2024 yılı verilerine göre, bu kapsamdaki yayın sayısının toplam yayınlar içindeki ortalama oranı yüzde 1,21'e ulaştı. Bu oran 2021’de yüzde 1,07 iken, 2022’de yüzde 1,19 olarak kayıtlara geçmişti. 2024 itibarıyla yakalanan bu yükseliş, üniversitelerin sanayi, üretim ve hizmet sektörleriyle daha güçlü ve verimli ilişkiler kurduğunu ortaya koydu. Türkiye genelinde üniversite-sektör iş birliğiyle yayın yapan üniversite sayısı da 128’e ulaştı; toplamda 995 yayın bu kategoride değerlendirildi.
Bu gelişmeler, ülkenin yükseköğretim sisteminde yalnızca akademik üretime değil, aynı zamanda üretim odaklı, uygulamalı bilginin geliştirilmesine de önem verildiğinin göstergesi olarak öne çıkıyor. Özellikle sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda üniversitelerin daha fazla çözüm ortağı haline gelmesi, girişimci ve yenilikçi üniversite anlayışının yaygınlaşmasını da beraberinde getiriyor. Atatürk Üniversitesi’nin bu bağlamda yakaladığı liderlik, hem bölgesel kalkınmanın hem de ulusal Ar-Ge stratejisinin temel yapı taşlarından biri olma iddiasını güçlendiriyor.