Bölge

Asırlık Sırlar Ortaya Çıkıyor: Kayıp Şiirler ve El Yazmaları Gün Yüzüne Çıkarıldı

Türk edebiyatının kayıp eserleri, Munzur Üniversitesi’nden Doç. Dr. İlyas Kayaokay’ın titiz çalışmalarıyla birer birer gün yüzüne çıkıyor. Pir Sultan Abdal, Yeminî ve Tevfik Fikret gibi isimlerin bilinmeyen şiirleri, asırlık el yazmalarıyla birlikte yeniden edebiyat dünyasına kazandırılıyor.

Abone Ol

HABER49-Türk edebiyatının kayıp eserleri, Munzur Üniversitesi’nden Doç. Dr. İlyas Kayaokay’ın titiz çalışmalarıyla birer birer gün yüzüne çıkıyor. Pir Sultan Abdal, Yeminî ve Tevfik Fikret gibi isimlerin bilinmeyen şiirleri, asırlık el yazmalarıyla birlikte yeniden edebiyat dünyasına kazandırılıyor.

Yüzyıllık El Yazmaları Türk Edebiyatına Işık Tutuyor

Tunceli’de yürütülen titiz bir çalışma, Türk edebiyatının kayıp hazinelerini günümüze taşıyor. Munzur Üniversitesi TÖMER Müdürü ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İlyas Kayaokay, yıllara meydan okuyan el yazmalarını toplayarak literatüre kazandırıyor. Henüz 31 yaşında doçent unvanı alan Kayaokay, bugüne kadar 15 kitap ve 140’ın üzerinde akademik makale yayımladı. Ancak onun asıl fark yaratan yönü, Osmanlı dönemine ait eserleri sahaflardan, müzayedelerden ve köylerden bizzat toplayarak koruma altına alması. Arşivinde yer alan 200 yıllık altın varaklı Kur’an nüshası, nadir divanlar, cönkler, mecmualar ve risaleler, yalnızca tarihi değil aynı zamanda edebi bir mirasın da temsilcisi konumunda. Kayaokay, bu eserleri bilimsel yayınlarla akademik dünyaya tanıtırken, Türk edebiyatının kayıp sayfalarını da yeniden yazıyor. Yazma Eserler Kurumu’nda kayıtlı 640 bin civarında yazma ve matbu eser bulunsa da Kayaokay’a göre, kayıt dışı belgelerle bu sayının 3 milyonu aşması mümkün. Sekiz yıldır süren araştırmalarında özellikle “ünik nüsha” yani tek örnek olan nadide yazmaları toplamaya odaklanan Kayaokay, şimdiye kadar kırka yakın benzersiz eseri kişisel kütüphanesine kazandırdı.

Pir Sultan Abdal ve Tevfik Fikret’in Bilinmeyen Şiirleri

Doç. Dr. İlyas Kayaokay’ın keşifleri yalnızca eski metinlerle sınırlı kalmıyor; Türk edebiyatının önemli isimlerine ait bugüne dek bilinmeyen şiirler de onun araştırmaları sayesinde gün ışığına çıkıyor. Kayaokay’ın yakın zamanda incelediği Alevî-Bektaşî geleneğine ait bir cönk, Pir Sultan Abdal’ın hiçbir kaynakta yer almayan bir manzumesini ortaya çıkardı. H.1230/M.1814-15 tarihli, 18 sayfalık bu cönkte yer alan şiir, devriyye türünde ve 11’li hece ölçüsüyle yazılmış beş bendlik bir nefes niteliği taşıyor. Aynı mecmuada, Fazilet-nâme adlı eseriyle tanınan Yeminî’nin de daha önce yayımlanmamış bir gazeli bulundu. Kayaokay, Yeminî’nin diğer cönk ve mecmualarda tespit ettiği şiirlerini de ilk kez toplu olarak yayımlama imkânı buldu. Bunun yanı sıra, Servet-i Fünûn döneminin önemli isimlerinden Tevfik Fikret’in de bugüne dek hiçbir külliyata girmemiş bir mersiyesi gün yüzüne çıktı. 12 üçlükten oluşan ve terza-rima nazım şekliyle yazılan bu şiir, 15 Aralık 1910’da henüz 34 yaşında ani bir apandisit rahatsızlığından hayatını kaybeden edebiyat eleştirmeni Ahmed Şuayb için kaleme alınmış. Kayaokay, Recep Vahyî’nin bizzat kendi hattıyla yazdığı İhtisâsât adlı kayıp eser içinde yer alan bu şiirin Türk edebiyatı için büyük bir keşif olduğunu vurguluyor.

Milli Hazinenin Korunması İçin Zamanla Yarış

Doç. Dr. İlyas Kayaokay, topladığı her yazmanın yalnızca bir metin değil, aynı zamanda milli bir emanet olduğunun altını çiziyor. Son olarak koleksiyonuna kattığı yeni bir mecmuada, Aziz Mahmud Hüdayî’nin yayımlanmamış şiirlerinin de bulunduğunu belirten Kayaokay, bu eserleri en kısa zamanda akademik dünyaya tanıtmayı hedefliyor. Ona göre, Türkiye’deki el yazmaları yalnızca geçmişin izlerini taşımakla kalmıyor, aynı zamanda kültürel kimliğin korunması açısından da büyük önem taşıyor. Kayaokay, “Ülkemizdeki yazma eserler bizim millî hazinemizdir; bunları korumak, gün yüzüne çıkarmak ve yurtdışına kaçırılmasını önlemek vatani bir vazifedir” diyerek bu alandaki sorumluluğu vurguluyor. Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e uzanan yüzlerce yıllık bu eserlerin korunması için sahaflardan köylere kadar her kaynağı titizlikle tarayan Kayaokay, yalnızca bir akademisyen değil, aynı zamanda kültür mirasının yılmaz bir savunucusu olarak görülüyor.