Altın yumurtlayan kazı kesmek, masal değil gerçek!

Kaz Dağlarının talanına sessiz kalınmamalı… Tabiat ve doğa tüm canlıların nefes alıp verdikleri ortak yaşam alanlarıdır. Bu alanlarımıza ne pahasına olursa olsun sahip çıkılmalıdır. Talana, yıkıma, ranta sessiz kalmamalıyız. Her ülke vatandaşının hakkı hukukudur. Bu güzelim toplarlar hiç bir kimsenin tekelinde olmamalıdır. Kaz dağlarında altın aramak için binlerce kilometreden, ta Kanada’dan gelip ülkemizdeki binlerce ağacı […]

Altın yumurtlayan kazı kesmek, masal değil gerçek!
Yayınlanma

13:17 - 05 Eylül 2019

Güncelleme

13:17 - 05 Eylül 2019

Okuma Süresi

13 dakika

Kaz Dağlarının talanına sessiz kalınmamalı… Tabiat ve doğa tüm canlıların nefes alıp verdikleri ortak yaşam alanlarıdır. Bu alanlarımıza ne pahasına olursa olsun sahip çıkılmalıdır. Talana, yıkıma, ranta sessiz kalmamalıyız. Her ülke vatandaşının hakkı hukukudur. Bu güzelim toplarlar hiç bir kimsenin tekelinde olmamalıdır.

Kaz dağlarında altın aramak için binlerce kilometreden, ta Kanada’dan gelip ülkemizdeki binlerce ağacı kesip, talan ederek, ülkemizin nefesini ciğerlerini tüm canlıların yaşam alanlarını yer üstü zenginliklerini yok eden bir projeye haklı olarak halkın tepki göstermesi önemli ve anlamlıdır.

1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özlü, “Bu yıkıma talana sessiz kalmayan halkımıza vatan haini terörist gezici diye hitap etmek doğru değildir. Bu eylemi 1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği olarak destekliyoruz. Şahsım ve Derneğimiz olarak geçmişten günümüze her daim vatan savunmasında hep ön sıralarda yerimizi alırken devletimize hükümetimize de destek olup destekleyen bir kuruluş olarak daima hükümetin yanında olduk. O zaman bizleri de bu haklı tabiat doğamızın savunmasında gezici vatan haini terörist diye hitap edebilirsiniz. Çünkü bu talana yıkıma tabiatımızın doğamızın sesi olarak halkımızın yanında yer alıyoruz. Bu millete vatana hizmet eden devlet hükümet politikası yönetimi değildir. Bu devlet hükümet politikası yönetimi kişilere, şirketlere, yandaşlara milletin vatan topraklarını değerlerini yer üstü yer altı kaynaklarını rant çıkar için peşkeş çeken devlet hükümet politikası yönetimidir.” diyerek dert yandı.

Özlü, “Devletin, hükümetin halkın ortak malı olan yer üstü zenginliklerimiz dereler, nehirler, akarsular, göller, dağlar, bağlar, vadiler, yaylalar, ormanlar, ovalar vakıf hazine mera alanları tüm canlıların ortak yaşam alanları olup hiç bir şekilde o yerlerde yapılacak herhangi bir projede halkın fikri görüşü düşüncesi alınmadan hiç bir projeye onay verilmemeli” dedi.

“HES BARAJ PROJELERİ DURDURULMALI VE GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

Özlü konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Tabiata, doğaya, tarihe, kültüre zarar verenlere ağır cezalara çaptırılmasını ön gören yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli. Yaptığı yatırımlarla doğanın tabiatın tüm canlıların dengesine yaşam alanlarına müdahale eden icracı yok edip talan eden anlayışı taşıyan bir kuruluş niteliğinde olan Devlet su işleri ile doğayı tabiatı tüm canlıların ortak yaşam alanlarını korumakla yükümlü çevre ve orman bakanlığını aynı çatı altında birleştiren yapı biran önce değiştirilmelidir. Dereler, Nehirler boşa akmasın düşüncesiyle artapot gibi Anadolu’nun dört bir tarafından başlatılan HES baraj talan projeleri durdurulmalı ve gözden geçirilmelidir. Kırsal yaşamımızı kültürel tarihsel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden rant çıkar amacıyla hırsıyla hazırlanmış HES BARAJ projelerinde koruyucu düzenlemelerin yapılması tamamı gözden geçirilip gereken yapılmalıdır. Ormanlarımızın talan edilip yok olmasının önünü açan 2B yasal düzenlemelerin doğru bir şekilde an

aliz edilip gözden geçirilmeli derhal geri çekilmeli ormanların özelleştirilmesi durdurulmalıdır. Yeni koruyucu düzenlemeler getirilmeli ve anayasal güvencesi altına alınmalıdır. Yer üstü kaynaklarımız olan tabiat doğamızı tüm canlıların yaşam alanlarını yok eden yer altı kaynaklarının faaliyet alanı zehir kusan madencilik faaliyetleri gözden geçirilip durdurulmalıdır. Bu faaliyetlerin eko sistem üzerinde olumsuz etkisi göz ardı edilerek verilmiş tüm ruhsatlar gözden geçirilip iptal edilmelidir.

Tüm tarımsal faaliyetlerde doğanın tabiatın tarım arazilerinin dengesi gözetilmeli ve doğru yerde doğru ürün ilkesi benimsenmelidir. Tarım alanlarının korunması, doğal tarımın yapılması tüm canlı yaşamı tehdit eden hibrit tohumların GD’lu ürünlerin üretimde kullanılan her türlü kimyasal zehirli maddenin kullanımı durdurulmalıdır. Doğal tarıma geç

ilmeli ve tarihiyle, kültürüyle, tabiatıyla, doğasıyla bin bir çeşit güzelliğiyle dünyanın en eski yerleşim yeri olan Hasankeyf gibi nice mirasımızı zenginliğimizi sular altında bırakan tehdit eden projeler uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Anayasal güvence altına alınmalı ve sahip çıkılmalıdır. Bir başka Hasankeyf yoktur. Baraj bir başka yerde yapılabilir. Ne acıdır ki, barajların yapılacağı yerler ya tarihi yerlerdir, yada tarım alanıdır.  Böyle bir mantık olamaz…

Sosyal ekolojik maliyeti göz ardı edilerek planlanan şehirlere daha büyük göç dalgalarının gelmesine yol açacak projelerin gözden geçirilmesi karbon salımını azaltacak demir yolu deniz yolu hava yolu ulaşımı geliştirilmelidir.

Her geçen gün bir yenisi ekle

nen termik hidro nükler santrellerin yatırımları durdurulmalı ve gözden geçirilmelidir. Devlet güvencesi altına alınmalıdır.

Çevre orman bakanlığının izniyle Tabiatı, doğayı, tarihi, kültürü yok eden şirketler tarafında finanse edilen özel firmalar tarafından hazırlanan ÇED raporları yönetmenliği derhal iptal edilmeli ve devlet güvencesi altına alınmalıdır. Bu uygulamalar terk edilmeli ve yaşadığı yerde toprağına, suyuna, doğasına müdahale edilirken yerel halkın kanaatinin dikkate alınmadığı hiç bir projeye onay verilmemelidir. Haklar korunmalı ve devlet güvencesi altına alınmalıdır. Tüm koruma alanlarını ticari yatırımlara açan tabiatı, doğayı,  biyolojik çeşitliliği koruma kanun tasarısı geri çekilmeli ve yenilebilir enerji kanunu gözden geçirilmelidir. Var olan koruma alanlarının statüleri güçlendirilmeli ve anayasal güvence altına alınmalıdır.”

“ÜLKEMİZİN YER ÜSTÜ ZENGİNLİKLERİNE SAHİP ÇIKALIM”

1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özlü, “Ormanlarımızı, derelerimizi, nehirlerimizi, dağlarımızı, göllerimizi, tarım arazilerimizi, bitki çeşitliliğimizi, hayvanlarımızı, tarihimizi, doğamızı yok eden kanunlarla jet hızıyla çıkarılan torba ya

sasıyla maalesef ülkemizin her tarafı talan edildi.

Ne kadar daha sessiz kalıp ülkemizin yer üstü zenginliklerinin talan edilip yok olmasına rant ve çıkarlara peşkeş çekilip göz yumulmasına sessiz kalacağız? Bu zenginliğimizden ülkemizin milletimizin çıkarları doğrultusunda tabiatın doğanın dengesine müdahale etmeden veya az hasarlı müdahale ederek devlet koruması altında, bu zenginliğimizi koruyarak ülke millet çıkarları doğrultusunda ül

kemizin ekonomisine katkı yapacak şekilde güzel projelerle tabiat doğa zenginliğimizden güzelliklerinden faydalanmak amacı taşımalıyız” şeklinde konuştu.

TÜM CANLILARI TEHDİT EDEN VE YAŞAM ALANLARINI YOK EDEN PROJELERE İZİN VERİLMEMELİ

Turgay Özlü, “Ulusal alana sahip, sulak alanlarımız ortak değerlerimiz olan tarihi kültürel mirasımız tabiat doğa ve canlı cansız varlıklarımız anayasal güvencesi altına alınmalıdır.

Tarihi kültürel mirasımızı tüm canlıların nefes alıp verdikleri ortak yaşam alanları olan tabiatımızı doğamızı tahrip etmeden doğal şeklini bozmadan elbette ülke millet çıkarları doğrultusunda yapılacak doğru projelerle faydalanabilmek amacı taşımalıdır. Rant çıkara talana yönelik hiç bir proje onay verilmemelidir. Hayvanların bitkilerin türlerinin nesillerinin devamlılığını sürdürebilmelerini haklarını yaşam

alanlarının korunması hayvanlara yönelik suçların cezaları artırılmalıdır. Yavru canlıların anneleriyle özgür bağımsız serbest doğal yaşam alanları korunmalıdır ve hakları gözetilmelidir. İdarecilik sadece sesi çıkan konuşmasını bilen derdini anlatan haklarını savunabilenlerin değil, aynı zamanda korumasız sessiz derdini sıkıntısını ifade edemeyen canlılarında haklarını korumakla her ülke vatandaşının devletin görevi sorumluluğudur. Tabiata doğaya suya dayalı olarak hayatlarını sürdüren canlıların yaşam haklarını korumak zorunda olduğumuzun bilincinde olmalıyız. Devlet millet olarak tüm canlıların doğayla iç içe özgürce yaşayabilmeli, var olma tecrübe etme düşünme his etme hakkını korumalı ve gözetilmelidir. Ekolojik bir anayasanın olması önemlidir. Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeri için hak ve özgürlükleri Anayasa güvencesi kapsamına alınmalıdır” dedi.

“GÜÇLÜ ÜLKE, GÜÇLÜ MİLLET TARIMLA OLUR”

1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özlü, “Doğayı tabiatı bir meta olarak gören rant çıkar kazanç elde edilen yatırımlar, bu kalkınma modeli terk edilmeli ve doğa tabiat anamızın yaşama hakkı gözetilmelidir. Her insan doğduğu yerde doyabilmelidir ilkesi ile benimsenmelidir. Kırsalda yaşayan insanların büyük kentlere göçünü engelleyecek doğru projelerin yatırımların geleneksel yaşam kültür değerlerini destekleyecek düzenlemelerin hayata geçişini sağlayarak güçlü bir devlet, güçlü bir millet olarak dışa bağımlı oĺmadan ülkemizin kaynaklarını doğru projelerle değerlendirerek, özgür, bağımsız devlet millet olarak güçlenmelidir. Ekonomide en çok tarıma dayalı projelerin yatırımların desteklenmesi tarıma dayalı üretimlerin ülkemizde doğal olarak yapılması desteklenmesi önem arz etmektedir. Ülkemizde, tarıma hayvancılığa önem verilip desteklenmelidir. Güçlü ülke güçlü millet tarımla olur ilkesi benimsenmelidir.

“DOĞANIN TABİATIN DENGESİ ÇOK HASSAS, KARIŞMAMAK GEREKİR”

1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özlü, bu yıkımlardan talanlardan, rant çıkar projelerden ilimiz de nasibini aldı ve almaya da devam ediyor diyerek, “Tarım, mera, hazine arazilerimize göz dikip hayvanlarımızın otladığı çayır çimen olan dağlarımızı yaylalarımızı bu devlet kuşu misali zehir kusan çimento fabrikasını ilimizde kurup dağımızı yaylamızı peşkeş çekip, bizlere zehir üreten bu zehir kusan fabrikanın hiç bir faydası yok zarardan başka yıllar geçtikçe neler kaybettiğimizi daha net görüp anlayacağız.

Yine aynı şekilde ilimiz, tarıma ve hayvancılığa dayalı bir il iken geçmiş yıllarda zehir kusan lastik fabrikasını ilimize kurarak havamıza, suyumuza, ciğerlerimize, doğamıza zehir saçan bu fabrikayı halkımızı 1071 ALPDER olarak bilinçlendirerek bertaraf ettik. Kısa zamanda hangi mantıkla iza

h edilebilir ki, tarım hayvancılık üzerine yatırımlar yapmayıp nerde bir zehir üreten tesis fabrika varsa tarım hayvancılık şehri olan ilimize yapılmaktadır. Bu gibi zehir kusan yatırımlara halkımız karşı çıkmalıdır” sözlerini ifade etti.

” SU TOPRAKSIZ, TOPRAK DA SUSUZ”

Özlü, “Bilmezler mi hiç bir su boşa akmaz? Su akar, aktığı yerlere de hayat verir, can verir. Alparslan-1 ve Alparslan-2 barajları İlimize yapılmış en büyük talan projeleridir. Bu barajların yapıldığı yerlerin hepsi ekilebilir biçilebilir tarım arazileridir. Asırlardır su kenarında yaşayıp tarlaları, bostanları, bağ bahçelerini ekip biçen geçim kaynaklarını yüz yıllardır yapan halkın elinden suyunu, toprağını, aşını, evini, tüm canlıların ortak yaşam alanı olan bu yerleri hangi mantıkla sular altında bırakılarak elinden alınıp halkı suyundan toprağından ederek binlerce tarım arazisi bir kişiyin himayesine rantına çıkarına peşkeş çekip sular altına gömerek halkı uyutarak, bu bir devlet yatırımı diyerek dayatmayla maalesef halkımızı yerlerinden ederek rantlarına çıkarlarına gelecek milyonlarına bakmaktalar. Bunlar yatırım değil bunlar açık net ranttır yıkımdır talandır. Tabi ki de, barajlar yapılmalı az ve öz yapılacak olması bu yerlerin tarım arazisi tarihi yerlerde olmaması önem arz etmektedir gelecekte su toprak bir bütün yaşam kaynağımızdır” diye açıkladı.

“RANTA, ÇIKARLARA DAYALI YAPILAN İMARLAR DOĞRU DEĞİL”

1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özlü, son olarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Halkın ortak malı olan mera hazine vakıf gibi arazilerin imar değişikliğiyle imara açarak, bu yerleri ranta çıkara kişilere peşkeş çekerek binlerce insanın hakkı malı olan bu yerler üzerinde bir kaç kişinin söz hakkı onayıyla karar alınamaz. Çünkü bu yerler halkın malıdır. Halkın malı olan ve yıllardır ismi Atatürk ormanı olan bir yeri imara açarak özel bir okula verildi. Soruyorum siz Atatürk isminden rahatsız mı oluyorsunuz? Yoksa bu yerin ismini milletin hafızasından silmek mi istiyorsunuz? Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Çocukluğumuzun geçtiği binlerce insanın anısının olduğu Atatürk ormanını imara açıp onlarca dönüm halkın malını imar değişikliğiyle zimmetinize geçirip özel bir kuruma kendi malınız gibi peşkeş çekmek hangi mantıkla izah edilebilir. Peki, soruyorum size kendi malınız olsaydı bu özel kuruma verirmiydiniz? Eminim ki, vermezdiniz. Peki, madem belediye zimmetine Atatürk ormanını geçirdi. Halkın malını halka park bahçe mesire alanı olarak niye hizmete açmadı? Bu özel kuruma başka bir yerde niye yer tahsis edilmedi acaba? Bu hukuksuzca yapılan halkın malını jet hızıyla imara açıp jet hızıyla verilip inşaatı bir çırpıda bitirildi. Halkı temsil eden hakkını hukukunu hesabını da hukuki yollardan bizler soracağız. Bu konuyu oldu bitti de bırakmayacağız. Sorumlular bunun hesabını vereceklerdir vermelidir?”HABER49